-
1 genç
(-ci)1.в разн. знач. молодо́йgenç adam — молодо́й челове́к
genç ağaç — молодо́е де́рево
genç hayvan — а) молодо́е живо́тное; б) молодня́к
genç kız — моло́денькая де́вушка
genç kızlık — ра́ннее деви́чество
genç kız ve erkekler — де́вушки и ю́ноши
2.молодо́й челове́к, ю́ноша; па́рень, ма́лыйgençler — молодёжь; ю́ноши; молоды́е лю́ди, па́рни, ребя́та
gençler toplantısı — фо́рум молодёжи
İranlı genç — ю́ноша-ира́нец
◊
genç irisi — си́льный челове́к, здоровя́к; не по года́м ро́слый, физи́чески ра́звитый -
2 whelp
hayvan yavrusu; genç kiz; delikanli -
3 young
genç; yeni, taze, körpe; (the ile) gençler, gençlik; (hayvan) yavru -
4 whelp
n. yavru (yırtıcı hayvan), köpek yavrusu, enik, genç, delikanlı, saygısız genç————————v. yavrulamak, eniklemek* * *hayvan yavrusu -
5 cub
n. yavru; terbiyesiz genç, yontulmamış genç, acemi————————v. yavrulamak* * *vahşi hayvan yavrusu* * *1) (the young of certain animals such as foxes, lions etc: a bear cub.) yavru (tilki, aslan vb.)2) ((with capital: short for Cub Scout) a member of the junior branch of the Scouts.) yavrukurt -
6 человек
м1) insan, adam; insanoğlu; kişi; fert (-di)сове́тский челове́к — Sovyet insanı
молодо́й челове́к — genç adam, delikanlı
любо́й здравомы́слящий челове́к — sağduyu sahibi herkes
ни оди́н разу́мный челове́к — aklı başında hiç kimse
она́ хоро́ший челове́к — iyi bir kadındır
я счита́л его́ надёжным челове́ком — ben onu güvenilir biri sanmıştım
челове́к в ко́смосе! — insanoğlu uzayda!
2) ( при счёте) kişiпять челове́к — beş kişi
пять челове́к и не́сколько живо́тных — beş insan ve birkaç hayvan
нас бы́ло пять челове́к — beş kişiydik
у них пять челове́к дете́й — beş çocukları var
3) ( кто-то) biriтебя́ спра́шивал како́й-то челове́к — seni biri aramıştı
ко мне подошёл како́й-то челове́к в ко́жаной ку́ртке — yanıma meşin ceketli biri yaklaştı
с / на челове́ка — adam / kişi başına
за электри́чество плати́ли с челове́ка — elektrik parası kişi / nüfus başına bölünerek ödeniyordu
у него́ есть там сво́й челове́к — orada bir adamı vardır
••мы сде́лали из него́ челове́ка — onu adam ettik
сража́ться до после́днего челове́ка — son ferdine kadar savaşmak
-
7 erkek
adj. male, masculine--------n. man, male, he, gent, Jack--------pref. he--------erkek (genç)n. boy--------erkek (hayvan)n. Tom* * *1. gent 2. male -
8 calf
n. dana, buzağı, kocaman hayvan yavrusu, dana derisi; sersem genç veya çocuk; buzdağından kopmuş buz parçası; baldır; çorabın baldır kısmı* * *dana* * *I plural - calves; noun1) (the young of a cow, elephant, whale etc.) dana, buzağı,...yavrusu2) ((also calfskin) leather made from the skin of the young of a cow.) dana derisi•- calveII plural - calves; noun(the thick fleshy back part of the leg below the knee: She has slim ankles but fat calves.) baldır -
9 baby
bebek; (hayvan) yavru; bir grubun en genç üyesi; yavru, bebek, fistik,bebek muamelesi yapmak
См. также в других словарях:
genç — sf., ci 1) Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı Genç kızı bir gece pencerede görmüştü. H. Taner 2) Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan) Genç ağaç. Genç at. 3) Gençlikteki özelliklerini koruyan, dinç 4) Zihin bakımından yeterince… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tor — şebeke şeyler, ağ; kemale ermemiş genç hayvan ve bala … Çağatay Osmanlı Sözlük
NEVHAST — Taze ve genç hayvan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kenç — genç, çocuk; her hayvan ın küçügü I, 169, 278; II, 304, 307; III, 181, 270, 438 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
Cem Karaca — Birth name Muhtar Cem Karaca Born 5 April 1945 Antakya, Turkey Died 8 February 2004 (aged 58) Istanbul, Turkey Genres … Wikipedia
körpe — sf. 1) Dalından yeni koparılmış, tazeliği üstünde, daha büyümemiş (bitki), kart karşıtı Körpe fidan. 2) Çok genç (kimse) Köşedeki masada körpe, ötekinde olgun birer hoş kadın... R. H. Karay 3) Yavruluktan henüz çıkmış (hayvan) Kaplan ve yılan,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
emzirmek — i Kadın veya dişi hayvan, memesindeki sütü yavruya vermek Tam karşımdaki sıranın köşesinde genç irisi bir taze sol memesini çıkarmış, yavrusunu emziriyor. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
iskelet — is., Fr. squelette 1) İnsan ve hayvan bedeninin kemik çatısı, teşrih 2) Yumuşak bölümleri dökülmüş, ölü bir vücudun kemiklerinin bütünü 3) mec. Bir şeyi oluşturan temel çatı Yanımızdaki genç, yolun ötesinde bir bina iskeleti gösterdi. F. R. Atay… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yavru — is. 1) Yeni doğmuş hayvan veya insan Kedi yavrusu. Kuş yavrusu. 2) Çocuk, evlat O zaman gördü ki küçük çocuk, memleketlisi minimini yavru ağlıyor. R. H. Karay 3) mec. Bir şeyin küçüğü Ev, bodrumu, tavan arası ve iki katıyla tam bir konak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zeki — sf., Ar. ẕekī 1) Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek En zeki hayvan maymundur. 2) Çabuk ve kolay kavrayan Bildiğim, onun zeki bir genç olduğu ve ara sıra sevimli, ufak şiirler yazdığıdır. M. Ş. Esendal 3) Zekâ varlığı gösteren İnce … Çağatay Osmanlı Sözlük